Bu sistem sadece bir satış modeli değil; aynı zamanda bireysel ahlakın, iç denetimin ve toplumsal bilinç seviyesinin bir göstergesi galiba. İnsan gözetilmediğinde de doğru olanı yapıyorsa, bu hem birey hem toplum için oldukça olgun bir etik gelişmişliğe işaret etmez mi?
Dürüstlük Bireysel Bir Karar, Toplumsal Bir Sonuçtur
Güven temelli sistemler, bireylerin kendi iç dünyalarındaki etik pusulalarına dayanıyor. Kimsenin izlemediği bir anda doğru olanı yapmak, bireysel ahlakın en saf halidir, değil mi? Bu ahlak, çocuklukta şekillenir; ailede, okulda ve sokakta beslenir. Ama sadece bireyde kalmaz — kamusal alanlara, işyerlerine, pazarlara ve kurumlara yansır.
Bu noktada dürüstlük yalnızca bireysel bir erdem değil, sosyal bir sermaye haline gelir. Dürüst bireyler bir araya geldiğinde ve sayıca çoğaldığında, kontrol ihtiyacı azalır, denetim maliyetleri düşer, güvenlik sistemlerine harcanan kaynaklar üretken alanlara yönelir. Kısacası: Güven varsa verim artar, huzur çoğalır.

Ankara’dan Bir Örnek: Kantinlerde Güvene Dayalı Sistem
2019 yılında Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürü iken Ankara Sanayi Odası Başkanı Sayın Nurettin Özdebir ile gerçekleştirdiğim bir görüşmede, bu anlayışın yerel bir örneğini dinlemiş ve oldukça etkilenmiştim. Ankara Sanayi Odası'na bağlı Teknik Koleji kantinlerinde kasada görevli personel bulunmadığını, öğrencilerin ürünlerini kendilerinin aldığını, ödemeyi kendilerinin yaptığını ve para üstünü de yine kendi sorumluluklarıyla aldıklarını anlattı.
Dahası, ihtiyaç sahibi öğrenciler için bir "borç sandığı" uygulaması da vardı. Öğrenciler ihtiyaç duyduklarında bu sandıktan para alıyor, aldıkları miktarı deftere yazıyor ve daha sonra geri ödüyorlardı. Başkan Özdemir’in ifadesiyle, bu sandık bugüne kadar hiç açık vermemişti.
Bu uygulama, genç yaşta bireylere sadece ekonomik sorumluluk değil, aynı zamanda dürüstlük, güvenilirlik ve başkasının hakkına saygı gibi değerleri de kazandırıyordu.
Güven Toplumları Güçlendirir
Almanya’daki tarla satışları ve Ankara’daki öğrenci kantinleri arasında köprü kuran temel değer, güvendir. Bu güven, yazılı kurallardan değil, toplumsal bilincin sessiz ama güçlü kodlarından besleniyor. Ne kadar çok alanda bu kodlar yaşatılırsa, o kadar dirençli, üretken ve adil bir toplum inşa edilebilir.
Gelecek; teknolojide, finansta ya da altyapıda değil, karşılıklı güveni yeniden inşa edebilen toplumlarda şekillenecek. Ve bu yol, kasaya bırakılan bir bozuk parayla ya da deftere yazılan bir borç notuyla başlıyor olabilir.
Ne dersiniz?