İktisatçı, yazar Ege Cansen’in, DÜNYA gazetesine verdiği röportajda dile getirdiği "Euroya geçiş Türkiye için yeni hikaye olabilir” görüşü tartışma yarattı. Konu TV programlarında ele alındı, internet sitelerinde tartışıldı, yazarlar, iktisatçılar öneriyi değerlendirdi. İş çevreleri, iktisatçılar arasında bu görüşe karşı olanlar olduğu gibi, öncelikler, önce yapılması gerekenler üzerinde duranlar da var. Konu, daha çok teknik bir mesele olarak ele alındı. Ancak Ege Cansen’in görüşünün bir başka boyutu daha var: Türkiye’nin yeni bir hikaye ihtiyacı. Başka bir ifade ile Türkiye’nin güçlü, olası; yapısal reformları zorlayacak yüksek bir çıpa’ya ihtiyacı…
Konuyu değerlendiren iktisatçılardan biri Prof. Dr. Vefa Tarhan. Birkaç makale ile konuyu ele aldı. DÜNYA’ya özel açıklamalarda da bulunan Prof. Tarhan’a göre, "Türkiye Avro sisteminin üyesi olmaya asla teşebbüs bile etmemeli.” Tarhan’ın görüşleri, öncelikle "Euro sisteminin kaçınılmaz olarak çökeceği” öngörüsüne dayanıyor. DÜNYA’ya açıklamasında şunları söyledi:
"Euro'nun çökmesinin kaçınılmaz olmasının ‘politika silahlarında kayıp’ boyutlu ekonomik nedenleri var. Şunun vurgulanması gerekiyor. Şimdiye kadar ki euro ülkeleri kurtarmaları (İrlanda, Portekiz, Güney Kıbrıs ve 3. defa Yunanistan), bu ekonomilerin boyutları ve kurtarılma için gereken para açısından bir 'çerez' niteliğinde. Bu konunun sonuna gelmedik. Kurtarma kuyruğunda bekleyen euro sisteminin 2. büyük ekonomisi olan İtalya (GSYH'si $2.2 milyar) ve 3. büyük ekonomisi İspanya ($1.4 milyar) var. Alman / Fransız / İngiltere seçmenlerinin bu boyutlu paraları bir ‘dipsiz kuyuya’ atmalarını beklemek hayal olur. Türkiye AB'nin üyesi olmaya çalışmalı. Euro sisteminin bir üyesi olmaya asla teşebbüs bile etmemeli.” Prof. Tarhan, bu konuda yeni bir makale çalıştığını da belirtti.
Güngör: İyilik getirmez
DÜNYA yazarı Tevfik Güngör’e göre, bir ülkenin bütçesi devamlı açık veriyorsa, dış ticaret açığıcari açığı varsa, malları rekabet şansına sahip değilse, tarım ve sanayi üretimi zayıf, büyüme yavaşsa böyle bir ülkenin ‘euro’ya bağlanması iyilik getiremez. "Euro kullanma işi bütçe geliri giderine denk, ihracatı ithalatına denk, hatta ve hatta bütçe fazlası, dış ticaret fazlası veren ülkeler için çok çok iyidir. Yunanistan gibi ülkeler için ise çok çok kötüdür” diyen Güngör’e göre, milli para kullanan ülke, bütçe açığını milli parayla borçlanarak, iç borçla kapatır, euroya geçmişse bunu yapamaz. Milli para kullanan ülkeler, iç borçlanmada zorlandıklarında para basabilirler. Euro kullanan ülkeler basamaz.
Milli para kullananlar para değerini ayarlayarak ihracatta rekabet şansını artırabilirler. Euro ile kullanan ülkeler bunu yapamaz.
Bütçe açığı ve dış ticaret (döviz açığı) sorunları olduğu halde euro sistemine giren bir ülkenin tarım ve sanayi üretimini artırması, istihdam sorununu çözmesi, büyümesi imkânsızdır.
‘Önce hukuk ve demokrasiye geçiş’
DÜNYA gazetesi yazarı Fatih Özatay da euroya geçişle ‘kur riskinin ortadan kalkacağı için euroya geçen ülkede faizlerin düşeceği’ gibi beklentilerin gerçekçi olmadığı görüşünde. "Euro’ya geçiş bir ülkeyi krizlerden muaf tutmuyor; mutlak bağışıklık kazandırmıyor. Tutmadığı gibi krizden çıkış sürecinde çok önemli bir ayak bağı olabiliyor” diyen Özatay, konuyu ele aldığı makalesinde, "Türkiye gibi makroekonomik istikrara yönelik sorunlarını henüz halledememiş ve düşük verimliliğe sahip ülkelerin, euroya geçmek ellerinde bile olsa geçmemeleri gerektiğini savunan Özatay, "Aslında euroya geçiş değil de AB’ye giriş süreci olarak değerlendirmek gerekiyor meseleyi. Yapılacak en hayırlı işlerin başında demokrasimizi birkaç sınıf birden atlatmak ve hukuk sistemini temelinden elbette olumlu yönde düzenlemek geliyor” görüşünü dile getirdi.
Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital isimli kitabı yankı uyandıran Fransız iktisatçı Thomas Piketty, Türkiye’nin böyle bir girişimini düşünmeden önce, euroya bir başka ülkenin katılımı gündeme gelmeden önce bir kere Yunanistan sorununun çözülmesi gerektiğini söyledi.
Erkut Yücaoğlu: Önce büyüme
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi eski Başkanı Erkut Yücaoğlu’na göre, "Türkiye Euro için hazır değil.” Çünkü dedi Yücaoğlu, "Makro dengeleri oturmuş değil henüz. Döviz üzerinde baskı, faizler oturmuş değil. Hikaye için yeni bir dış sermaye atılımı, girişi gelmesi lazım. Türkiye öncelikle yeni bir büyüme hikayesi yaşamalı. Yeni bir büyüme yoluna girerse o zaman gündeme gelebilir. Evet, yeni bir hikayeye ihtiyaç var. Bunun için siyasi nedenlerle ihmal edilen reformlar ele alınmalı öncelikle. O zaman yeni bir büyüme hikayesi başlar.”
Ali Kibar: Bu şartlarda olmaz
Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar’a göre bugünkü şartlarda euroya geçiş sıkıntı yaratır. "Bugün Yunanistan'ın içinde olduğu durum ortada” diyen Ali Kibar, öncelikle üretim maliyetleri, girdileri açısından sorun olduğuna dikkat çekti. Kibar, "Euro’ya geçmek bugünkü şartlarla bize sıkıntı yaratır. Girdi maliyetlerinin, işçilik ücretlerinin euroya göre ayarlanması kolay değil” dedi.
"Euro başarı hikayesi olur”
İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Ali Eren, "5 yıllık çalışmayla başarı hikayesi yazılabilir” dedi. Eren şöyle konuştu:
"Para birimimizin euro olması gerçekten bir başarı hikayesi olur. Yalnız hemen olmaz. Öncelikle yapısal tedbirleri almalıyız. Mesela Yunanistan'ın bu tedbirleri almadan euro’ya geçmesi hataydı. Biz de bu şekilde geçelim dersek, onların düştüğü duruma düşmesek de ona yakın bir hal alırız. Bu, güçlü bir takım olmadan Avrupa Ligi'nde oynamaya benzer. Takımları biraz daha güçlendirebilirsek ve sonra euro’ya geçersek başarı hikayesi olur. Rekabeti bozacak unsurların ortadan kaldırılması lazım. Örneğin; yassı çelikte gümrük vergisi uygulanıyor. Bu makine sektörünün rekabetçiliğini düşürüyor. Bazı kurumların da siyasetten kurtarılıp, tam bağımsız hale getirilmesi gerekiyor. Son olarak da arsa rantı bu kadar yüksek olmayıp, sanayi odaklı bir büyüme modelinin benimsenmesi lazım. 5 yıllık çalışmayla bunlar yapılır, euro’ya geçilebilir.”
İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İTKİB) Başkanı İsmail Gülle ise "Euro’nun istikbali ve bölgenin geleceği tartışılırken, para birimimizin euro’ya dönüştürülmesi görüşü bana ilginç geldi. Yeni başarı hikayeleri için girişimciye, desteğe ihtiyacımız var” diye konuştu.
'İyi düşünmek gerekiyor'
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bir konuşmasında, 'Türkiye euro’ya geçmek ister mi?' sorusuna cevap verirken, "Sorunsuz ülkeler için, reform yapamayan ülkeler için euro bir deli ceketi. Kuzey Avrupa ülkelerine, Almanya'ya bakın. Reform Yapısal reformlarla rekabet gücünü artıran ülkelere baktığınız zaman, bu ülkeler euro ile kazançlı çıktılar. Ama güneydeki ülkelere bir bakıyorsunuz bunlar biraz daha rahat yaşamayı seven, derinlemesine reform yapmayan ülkeler için de euro tam bir ateşten gömlek. Euro konusunda iyi düşünmemiz gerekiyor” demişti.
Ege Cansen, ne demişti?
Ege Cansen, DÜNYA’nın, "Bir süredir, özellikle dış çevrelerden Türkiye’nin hikâyesi bitti, yeni bir hikaye lazım gibi sözler, değerlendirmeler oluyor. Sizce yeni hikâye ne olabilir?” sorusuna verdiği cevapta şöyle demişti: "Türkiye için yeni hikâye, ulusal para birimini terk edip, bölgesel para birimi olan Euro’ya geçme olabilir. Birçok iktisatçının euro’nun ortadan kalkacağını iddia ettiği bir zamanda bu öneri ne kadar doğru? Ayrıca gerçekçi mi? Bence evet hem doğru hem de gerçekçi bir öneridir. Türkiye için "yeni hikâye” bu olmalıdır. Çünkü "yapısal değişim” denen şey ancak böyle bir proje ile gerçekleşebilir. Hazırlıklara hemen başlayalım. Bu geçiş önce TL’yi Euro’ya sabitleme şekilde olur. Bu da AB ile benzeşmemize fayda sağlar. TL ile AB’de sefer olmaz. Bir kere euro’dan kimse çıkmak istemiyor. Yunanistan da istemiyor. Portekiz gibi AB’nin diğer zayıf ülkeleri de istemiyor. AB’nin "dayı” ülkeleri de istemiyor. Yunanistan’ın kaprislerine dayanamayanlar var ama onlar "biz kemer sıktık, Yunanistan da sıksın” diyenlerdir. Yunanistan’a "Euro’da kal, ama mali disipline de uy” deniyor. Türkiye’nin tam olarak Euro’ya geçmesi stratejik bir hedeftir. Euro’nun yaratılış gerekçesi şudur: İç ve dış ticaretin artması ile milletlerin zenginleşmesi arasında doğrusal ilişki vardır. Ülke içinde ticaret "tek para birimi” ile yapılıyor. Dış ticaret iki para birimi kullanmayı gerektiriyor. İki para dış ticaret hacminin genişlemesini engelliyor. Çünkü ülkeler arasında kur ve faiz farkı riskleri oluşuyor. Bölgesel para fikri de buradan çıktı. Nobel’li iktisatçı Mundell’in "Optimum Currency Area” dediği kavramın gelişmesi böyle oldu. Böylece bölgeye katılan ülkelerin arasındaki dış ticaret iç ticarete dönüştü. Ticari sözleşmelerde satış fiyatı ile maliyet ve finansman aynı parayla yapılırsa "kur riski” ve "faiz farkı” sıfır olur. Bu da üretimi, ticareti ve finansmanı "spekülatif kumar” olmaktan çıkarır. Girişimciler "esas faaliyet kârına” odaklanır, verimlilik artar.
http://www.dunya.com/dunya/avrupa/turkiye-euroya-gecmeli-gorusu-tartisma-yaratti-267623h.htm