Siyaset ve idare en zor ve çetrefilli sahalardan/mesleklerden biridir. Bir çok zorlukları olduğu gibi, en fazla hata da yapılabilen bir alandır .Tarihi tecrübeler vefasının olmadığını da gösteriyor. O yüzden, ulema ve mutasavvıflar genellikle bu alandan uzak durmuşlardır. İmam Gazzali Eyyuhelveled risalesinde bu alanın muhataralarına vurucu cümlelerle temas etmiştir. Eserde Sultanlar ve Meliklerle çok oturup kalkan alimler zemmedilmiştir. Bunun son asırdaki en önemli örneği olan Bediüzzaman Said-i Nursî 'Siyasetten Allah'a (C.C) sığınırım' demiştir. Fakat aynı zamanda siyaset/idare toplum hayatının ve idari mekanizmanın vazgeçilmezi olma konumunu da her zaman sürdüregelmiştir
Siyasette/idarede en fazla vazgeçilmemesi gereken husus başta ahlâk, adâlet, ferâset, basîret, vefa ve sadakattir. Bu yüzden İslam tarihinde, idarecilerin, hükümdarların, melik, vezir vs. devlet adamlarının İslam'ın, ahlak'ın, adâletin temel prensiplerinden sapma gösterdiği hususlarda sapmayı önleme, yol gösterici olmaya matuf siyasetname türü eserler vücuda getirilmiştir. İmam Gazzâli, Saâlibî, Nizâmulmülk, Ebu Necib Abdurrahman Eş-şeyzerî gibi önemli şahsiyetlerin bu konudaki eserleri başta gelmektedir. Osmanlı devrinde de, Dede Efendi'nin Siyasetnâmesi, Lütfî Paşa'nın Âsafnâmesi, Koçi Bey Risâleleri gibi eserler bu amaca matuf olarak yazılıp sunulmuşlardır.Bu eserler, hükümdar, Vezir ve diğer idarecilere adâlet başta olmak üzere bu temel prensipler çerçevesinde nasihat ve yol gösterici ahlâki kâideleri, unsurları ihtiva etmiştir.
Yukarıda belirttiğim gibi siyaset ve buna dayalı iktidar zor ve çetrefilli bir yol olup, demirden leblebi gibidir. Ama aslolan ilkeleri, adaleti/ehliyeti koruyarak bu zoru başarabilmek, üstesinden gelebilmektir.
Hz. Resul-i Ekrem'den (S.A.V) sonra, Hulefâ-yı Raşidîn devri 30 yıl sürer. Ardından, bir hadis-i şerif'te beyan olunduğu gibi ısırıcı melikler devri gelir. Özellikle Kerbelâ fâciasından itibaren Melikler ümera ve valilerin adaleti hiçe sayan zulümleri , katliamları, zulmü ile şöhret bulan Haccâc-ı Zâlim'in icraatları bilinmektedir. Bu yüzden o dönemde yaşayan ashabın ekserisi ve tabiînin büyükleri uzlete çekilmeyi tercih etmişlerdir. Buna rağmen Ehl-i Beyt mensuplarının yanısıra, Hârre Vak'ası şehitleri, Abdullah b. Ömer (r.a), Said b. Cübeyr gibi kimseler zalimlerin hışmındam halas olamamışlardır.
Hasan-ı Basri, Abdullah b. Mübarek, İmam İbrahim En-Nehaî, İmam Muhammed Bâkır, İmam Cafer Es-Sâdık, Süleyman Ed-Darânî gibi tâbiîn ve teba-i tâbiînin bir takım ileri gelenleri hükümdar ve diğer idarecilerle ihtilattan uzak durmuş, ilim ve salih amel yolunu tercih edip, bu yönde talebe yetiştirmeye gayret etmişlerdir. Aynı şekilde İmam A'zam Ebu Hanife, İmam Malik'ten başlayarak mezhep imamları da idarecilerin adaletsizlik ve zulümlerine karşı çıkıp ekseriyetle güçleri yettiğince bu yönde çileye talip olmuşlardır.
Bunlar hem ilim hem de irfân/tasavvuf yolunun serçeşmeleri olmuşlardır. Tasavvufi ekollerin doğuşunda en önemli âmil, idarecilerin zulüm ve haksız icraatleri ile dünyanın dolup, taşması olmuştur. Ârifler ve mutasavvıflar amel-ibâdet ve irfan hayatına yönelerek zulüm ve haksızlıklarla dolmuş dünya gâilelerinden uzaklaşarak Allah'a (C.C) yönelmişlerdir. Zaman zaman, Ömer b. Abdilazîz'den başlayarak adaleti esas alan halifeler, melikler ve vezirler de zuhur etmiş ve bu yönleriyle temayüz edip şöhret bulmuşlardır. Süfyan Es-Sevrî Ömer b. Abdilazîz için 5. Raşid halife olarak anmıştır. Nureddin Mahmud Zengî, Selahaddîn-i Eyyûbî, Selçuklulardan Sultan Alparslan, Vezir Nizâmulmülk ve Sultan Sencer, Memlüklülerden Sultan Baybars, Sultan Berkok bu yönleri ile bilinenlerden başlıcalarıdır.
Ayrıca, Melikler, Vezirler ve diğer idarecilerin adaleti gözetip, hakkı tutmalarına matuf, siyaset ahlâkı üzerine, yol gösterici bir hayli eserler kaleme alınmıştır. Ebu Mansur Es-Seâlibî En-Nisâburî'nin 'Adâbu'l-Mulûk'u, Endülüslü Muhammed b. Turtuşî'nin 'Sirâcu'l-Mulûk' adlı eseri, Ebu'l-Hasan El-Mâverdî'nin 'El-Ahkâmu's-Sultâniyye' si, İmam Gazzâli'nin 'Nasîhatu'l-Mulûk' adlı adlı eseri, Selçuklu Veziri Nizâmulmülk'ün Farsça Siyâsetnâmesi, bunların ilk önemli örnekleridir. Taberiye Kadısı Ebu Necîb Abdurrahman bin Nasr bin Abdillah Eş-şeyzerî'nin (Vefatı: 590/1193-94) Selahaddîn-i Eyyûbî'ye sunduğu 'En-Nehcu'l-Meslûk Fi Siyâset'l-Mulûk' ve 'Nihâyetu'r-Rutbe Fi Talebi'l-Hisbe' adlı eserleri ise konuya ilişkin zirve eserlerdir. Bir kısım melik, Vezir ve idarecilerin adalet ve isabetli siysetleri ve başarılarıyla ön plana çıkmalarında bu eserlerin önemli rolü sözkonusudur. Bir kısım Memlük ve Osmanlı sultanlarının bu eserleri, özellikle Şeyzerî'nin eserlerini el kitabı olarak bulundurdukları bilinmektedir. 15. Yüzyılda Seyfeddin El-Ukaylî'nin Vüzerânın ahvâl ve âsârını zikrettiği 'Asâru'l-Vüzerâ' adlı Farsça eseri, 16. Yüzyılda Osmanlılarda, Sadrazam İşkodralı Lütfî Paşa'nın devlet mekanizmasının işleyişi ile igili ünlü Asafnâmesi, 17. Yüzyılda Korça/Görice'li Mustafa Koçî Bey'in Sultan IV. Murad ve Sultan İbrahim'e sunduğu risâleler Osmanlı devrinde yazılmış önemli eserlerdir. Ayrıca, Kemaleddin İbrahim Dede Cöngi'nin (Vefatı: 975/1566) Arapça Siyâsetnâmesi siyaset ahlâkı ile ilgili yazılmış mühim bir eserdir.