Okuma Notları: Bitir(e)mediğim Ekonomistlerle Sohbetler Kitabı Üzerine
Bazı yazarların tanımamış olsam bile dikkatimi çekebilecek bir konuda yayınlanacak kitap başlığını gördüğüm zaman o kitabı satın alıp okuyana kadar heyecanlanırım. Bazen bir sosyal medya hesabında bazen bir kitap ekinde bazen de mailime düşen bir bildirim sonrasında o kitabı en kısa sürede almak ve okumak isterim.
Doç. Dr. Aysel GÜNDOĞDU Hocanın Ekonomistler ile Sohbetler başlıklı kitabına dair Tweet paylaşımı sonrasında da benzer bir duygu yaşadım. Kitap yayımlandı bilgisinden sonra pek çok internet sitesinde kitabı bulamadığım zaman Hocaya da bir twit yazarak Kitaba nasıl ulaşabileceğini sordum.
Yazılanların/söylenilenlerin tamamına katılmasam ve hatta bazı benzer görüşleri tekrarlama ihtimalini tahmin etsem de, iyi bir kadroyu bir araya getirmiş olması nedeniyle okumak için geçerli ve yeterli bir gerekçeydi benim için. Fikrî yelpazenin tamamen zıt noktalarında olsak bile, İstanbul İktisat yıllarımdan tanıdığım, dersini almasam da Hocam olan İzzettin ÖNDER’in varlığı bile önemli bir gerekçe idi kitabı almak için.
Neyse ki çok geçmeden alarak okumaya başladım kitabı. Kitapta sohbete başlanılan ilk isim Mahfi EĞİLMEZ idi. Hocanın Mahfi EĞİLMEZ’e sorduğu ilk soru karşısında verdiği cevap bana biraz soğuk geldi. Size ilginç gelebilir ama verilen cevap sanki bir konuşma biçiminde değil de, içerikten biraz kopuk bir paragraftan bir bölüm gibi geldi bana. Böyle bir yargıya varmamda belki de kitabın başlığında geçen "sohbetler” vurgusunun sıcaklığını bulamamam geliyordu. Örneğin soruda geçen "sizin objektif, bilimsel düşüncelerinize ihtiyacımız olduğu bir süreçteyiz.” ifadelerine sıcak bir cevap ya da bir karşılık göremedim satırlarda. Mütevaziliktendir diyerek çok durmadım üzerinde.
"Öncelikle dünya ve Türkiye ekonomisinin konjonktürü hakkında düşünce ve yorumlarınızı alabilir miyim?” sorusunun Türkiye ekonomisine dair cevabını ise göremedim. Bu soğukluğu ve de cevapsız kalan kısmı çok önemsemeden kitabı okumaya devam ettim. Kitabı okumaya devam ettikçe kitabın başlığında yer alan "sohbetler” kelimesine dair kaygılarım bir miktar daha artmaya başladı. Farklı dergiler için yazılar yazan hatta farklı sohbetler yapan/yapılan bir isim olarak sohbetlerin karşı karşıya gelerek ya da yazılı bir şekilde sorulan sorulara yazılı bir şekilde cevap alınmak suretiyle yapıldığını bilen bir insanım. Ama her ne şekilde olursa olsun, ister yazılı ister yüz yüze sohbet şeklinde olsun, sohbet ile ulaşılmak istenilen maksat en sıkıcı ve en teknik konularda bile okuyucuyu sıkmadan günlük konuşma dili ile bilgilerin aktarılması olmalıydı. Bir taraftan kitabı okurken diğer taraftan bu düşünceler zihnimi meşgul ediyordu ve bir süre sonra bırakın konuşma dilinin akıcılığını okuduklarım yeni yayınlanan bir sohbet kitabında ilk defa karşılaştığım cümleler, kelimeler ve vurgular olmaktan çıkmış; daha önce bir yerlerde okuduğum metinlerden mi acaba sorusunu aklıma getirmeye başlamıştı.
Dikkatli bir okur muyum bilmiyorum ama kitapta okuduklarımı aşina olduğum Mahfi EĞİLMEZ’in kendi web sayfasına bakarak kontrol etme isteği oluştu bende. Tamamı olmasa da bazı "sohbetler” çok tanıdık geliyordu ve dikkatimi çeken bölümlerde web sayfasından alınan metinlerin üzerine sorular sorulmuş gibi geliyordu.
Kitabın 15, 16, 17, 18. sayfalarında yer alan yapısal reformlar ilgili soruya verilen cevabın Mahfi EĞİLMEZ’in kendi web sayfasında yer alan 13 Ocak 2019 tarihli Yapısal Reformlar Kitabı başlıklı yazı ile 19 Ekim 2015 tarihli Güncellenmiş Yapısal Reformlar Rehberi başlıklı yazılarla, bir iki değişiklikle birlikte, aynen alındığını gördüm. (http://www.mahfiegilmez.com/2019/01/yapsal-reformlar-kitab.html?m=1
Kitabın 24, 25 ve 26. sayfalarda yer alan genç iktisatçılara tavsiye sorusuna verilen cevabı yine Mahfi EĞİLMEZ’in web sayfasında yer alan 23 Kasım 2014 tarihli İktisatçı Olmak Zordur başlıklı yazı ile aynı olduğunu gördüm. Afedersiniz aynı değil, son iki paragrafın yerleri değişmiş olarak!
Bu elbette sohbeti yapan ve sohbet yapılanın bilgisi dahilinde gerçekleşmiş bir tercih olabilir. Ancak herhalükarda burada yer verilen metinlerin bu şekilde alındığına ve oluşturulduğuna dair bir bilgilendirme yapılması gerektiğini düşünüyorum. En hafif tabiriyle burada bir samimiyetsizlik durumu söz konusu. Daha önce bir yerde yayınlanmış birkaç metnin okuyucuya herhangi bir bilgilendirme yapılmaksızın sohbet yapılmış gibi paylaşılmış olması, sıradan bir okuyucu olarak beni fazlasıyla rahatsız etti.
* * *
Aslında farklı değerlendirmeler de yapmıştım ama bir kitap değerlendirme yazısı olduğu için çıkardım o satırları, bu kadar yeterli sanırım.
Etrafımda bakıyorum, hep kendisi dışındaki meslek gruplarını, insanları eleştiren bir kitle var. "Ben iyiyim ama etrafımdaki herkes kötü, ben her şeyin doğrusunu görüyorum/biliyorum ama etrafımdaki insanların gözü kapalı" tavrı bizi kurtaracak bir tavır değil. Ve bu tavra sahip olanların da diğer insanlardan bir miktar daha dikkatli olmasını beklemek ise bizlerin en doğal hakkı!
Bu özeni ve hassasiyeti göstermedikleri için de, çok okumak istememe rağmen bu kitabı 26. sayfasından itibaren kütüphanemdeki bir köşeye kaldırıyorum. Üstelik hoş olmayan bu durumun bir kenara not ederek!
Yapısal reform falan diyoruz ya her daim, asıl reform kişilerin kendilerini reforma edebilmelerinde yatıyor. Galiba bu ülkede işler herkesin kendisini başkalarından daha fazla eleştirebildiği gün bambaşka bir hal alacak :)
Yoksa yapısal reform, kafasal reform, kapısal reform diye devam eder bu denklem :(
Son olarak minik bir dost tavsiyesi; ilgi/çalışma alanınız ne olursa olsun camdan kulede yaşayıp başkalarına taş atmayın!