Kudüs bir şehir adı olabilir. Dünya coğrafyasında koordinatları şurayı veya burayı gösterebilir. İklim olarak çöl iklimine bağlı bir yer de olabilir. Bunlar bizim zihinlerimizdeki Kudüs’ü tarif etmez.
Biz Kudüs sözcüğünü duydukça coğrafyanın sınırlarını aşan bir yer anlarız. Dünyayı göklere bağlayan istasyonlardan biridir bizim için Kudüs. Yerden göklere yükselişi simgeler. Birliği temsil eder. On binlerce nebinin içtima noktası olarak durur dünya durdukça. Oradan göklere yükselmiş Nebi’nin ardından bütün gözler takılı kalır onun toprağına.
Yükselmek istendikçe onu arayacaktır gözler. Miraca yükselmek için yaşayanların varlığı, ilk miracı hatırlayacaklardır.
Namaz ve kıble anıldıkça ilk kıble unutulmayacaktır. Onu unutanlar önce namazı unutmuşlardır. Yüreklerden namaz silinmedikçe Kudüs silinemez.
Kudüs’ün adı var da heyecanı yoksa bu demektir ki, namazın da adı var heyecanı yoktur. Kudüs namazın seccadesi gibidir adeta. Namaz unutulmadan Kudüs unutulamaz.
Kudüs, Arapların değildir.
Kudüs Arap da değildir.
Kudüs namazın merkezidir, namazgâhtır o. Namaz ne kadar Arapların işi ise o da o kadar Araplara aittir. Mekke ne kadar bir ırka mal edilebilirse Kudüs de o kadar bir ırkın olabilir.
Kudüs İslam’ındır, İslam’ın sembolüdür.
Bütün ezilmişliğine, yok edilmek için kuşatılmışlığına rağmen Kudüs, cihadın en aktif noktası olarak kalacaktır. Bütün cepheler çökse de orada cihat unutulmayacaktır.
Mekke, Medine ve Kudüs.
Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksa.
Üç merkezin üç mescidi.
Mü’min her kalbin nabzının attığı üç noktadır. Nabızlar attıkça hayat var, azaldıkça da hayat emaresi düşüktür. Mü’min insanlar ne bu noktalardan uzak kalabilirler ne de onlara alternatifler bulabilirler.
Kudüs Mekke’dir, Medine’dir.
Mekke Kudüs’tür, Medine’dir.
Medine de Kudüs’tür, Mekke’dir.
İman böyledir, böyle olmalıdır. İmanı bu olmayanın ya da Kudüs’ü haritalardaki şehirlerden biri zannedenlerin imanı da harita üzerindedir.
Kudüs, şehir değildir. O dindir, imandır, davadır, heyecandır, simgedir, ölçüdür. Onunla ölçeriz cihat tutkumuzu, fedakârlık samimiyetimizi. Sabır ve sebat mihengimizdir o. Garipliğimizin tecelligâhıdır.
Kudüs bir aynadır; kim kimdir, sözler ne kadar samimidir, ne kadar da riyakârdır, onun duvarlarına bakarak anlarız onu.
Kudüs şehir değildir. Bilakis samimiyettir, unutmamaktır, vefadır, ümmet olmak veya olamamaktır. Kat ettiğimiz yolumuzu onda ölçeriz. Dünümüzü de yarınımızı da onun üzerinden tartarız. O şehir değildir; şehirler Kur’an medeniyetin beşiğidir Kudüs. Onunla ölçeriz, onunla ölçülürüz biz. Onunla uyur, onunla kalkarız.