Keşke dindarlara biraz caz müziği dinletebilsek - Mehmet OCAKTAN
Siyahi bir cazcı olan Archie Shepp’in şu cümlesini okuduğumda cazla olan akrabalığımın daha da güçlendiğini hissediyorum: "Caz, insan cesaretinin zaferinin bir sembolüdür, o bataklığa rağmen ortaya çıkmış bir zambaktır.”
Bugün cazın yaşayan en büyük efsanesi olarak bilinen Ahmad Jamal’in piyanosundan dökülen o muhteşem şiirin kıyılarında dolaşacağım. Yıl 2011 Ağustos ayındayız, Topkapı Sarayı I. Avlu ve Yıldız Sarayı Has Bahçe’de "Ramazanda Caz” etkinliği kapsamında İstanbul’a gelen Ahmad Jamal’i dinliyorum. Büyük piyanist taburesinin üzerinde dimdik oturuyor, bileklerini sarkıtışı sakin, güçlü ve kararlı bir duruşu var. Kolları yankılanan ses tayfını kucaklayacakmış gibi duruyor sanki... Bütün piyanoyu baştan sona süpüren elleri, sofistike duraksamaları ve benzersiz ritmik partisyonları ile bir caz standardı yaratıyordu adeta.
O gün Ahmad Jamal’in tıpkı albümünün, parçasının ismi gibi duadan sonra (After Fajr) terennüm edercesine çaldıklarını dinlemek kutsal bir ana tanıklık etmek gibiydi...
Miles Davis’in "Tüm ilhamım ondan geliyor” dediği Ahmad Jamal, cazın Charlie Parker’dan sonra gelen efsanevi ismi... 1930’da Pittsburgh’da Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1950 senesinde Müslüman olmaya karar verdiğinde doğum ismi Fritz Jones’u Ahmad Jamal olarak değiştirdi.
***
Tüm zamanlarda ‘Cazın En Etkili İsimleri’ sıralamasında 2’nci sırada bulunan Jamal, nasıl Müslüman olduğunu ve İslam’ın hayatına nasıl etki ettiğini ise şu sözlerle anlatır:
"Genelde röportaj vermiyorum. Nihayetinde müzisyenim ve anlatmak istediğim çoğu şeyi piyanoyla anlatıyorum. İsmim Arapça fakat sosyal yaşantımda felsefi ve dini tartışmalara girmiyorum çünkü hayat bana, aptallarla vakit kaybedip onlarla konuşursam, eninde sonunda onlar gibi cümleler kurmaya başlayacağımı öğretti. Hayata olan bakışımı Kur’an-ı Kerim’den alıyorum. Hayat sloganım, "Herkes için sevgi, hiç kimse için nefret”. Sanat hayatımın en iyi performanslarını hatırlıyorum ama keşke anneme yaşattığım kalp kırıklıklarını unutabilsem. Bugün, özellikle genç müzisyenler için kılavuzluk yapmaya çalışıyor ve 89 yıllık tecrübemi onlarla paylaşmaya gayret ediyorum. Annem beni sokaklardan uzak tuttu ve benim için çabalamayı hiç bırakmadı. Sonra İslam’la tanıştım. Bugün ne isem, annem ve İslam sayesinde. Her gün annem için namaz kılıp dua ediyorum.”
Bugün Ahmad Jamal’ın 2017 yılında Paris’teki Palais des Congrès konser kayıtlarını yeniden dinlerken sekiz yıl önce Has Bahçe’deki o coşkuyu yeniden yaşıyorum. "Ramazanda Caz” etkinliği doğru bir girişimdi. Adının çok fazla bir önemi yok elbette, ancak caza uzak duran kesimlere bu vesileyle cazı biraz olsun sevdirmesi güzeldi...
Kuşkusuz herkesin illa da caz sevmesi gerekmiyor, zira müzik esas itibariyle bir tercih ve beğeni meselesidir. Bir caz sever olarak her vesileyle özellikle altını çizmeye çalıştığım kanaat şudur; keşke dindarlara biraz olsun caz müziği dinletebilsek...
Belki o zaman zihinlerimizi "şanlı tarih” masallarından kurtarıp, hayatın anlamını keşfetmek için kendimize daha çok zaman ayırabiliriz.