1951 yılında İmam Hatip Okulları açıldığında Müslüman halkımız bu okullara büyük ümitler bağladı. Yıllarca bu ülkede din âdeta yasaklanmıştı, Laikliği dinsizleştirme olarak uygulayan devlet İslamlaşmayı sağlayan bütün kaynakları kurutmaya yönelmişti. Okullarda dinden, Allah'tan, Peygamber'den müsbet olarak asla söz edilmezdi. Okul dışında dini öğrenmek, öğretmek ve yaşamak isteyenlerin önünde polis, jandarma, gözaltı ve işkence engelleri vardı. Bunları bilmeyenler, 1951 yılında devletin İmam Hatip Okulları adıyla okullar açmasının mana, mahiyet ve önemini de bilemezler.
Toplumun farklı kesimlerinin bu okullardan farklı beklentileri ve ümitleri vardı, ama büyük kitlenin derdi dinini korumak, öğrenmek, öğretmek ve yaşamaktan ibaret idi.
Bu okullar altmış dört yıldır bu ülkede düşe kalka varlığını korudu, öğrencileri ve mezunları, üzerlerine düşen ve düşmeyen pek çok faaliyetin içinde bulundular. Allah'a binlerce şükür ki, bu okulların mensupları ve mezunları sahih İslam yolundan ayrılmadılar, imkanların elverdiği ölçüde eğitim ve öğretim aldılar, yine imkanları kadar hizmet etmeye çalıştılar.
Bu ülkenin okulları İmam Hatiplerden, öğrencileri de imam hatiplilerden ibaret değildi; bütün okullar bu milletin okulları, bütün öğrenciler de bu milletin çocukları idi. İmam Hatiplerde nispeten daha yoğun din eğitim ve öğretimi yapılıyordu, ama diğer okullarda okuyan çocuklarımız da Müslüman(ların çocukları) olduğuna göre onların da dinlerini öğrenmeleri ve din eğitimi almaları zarureti vardı. Laiklik (din hürriyeti) ilkesi gereği kimse belli bir din eğitimi ve öğretimi almaya zorlanamazdı, ama isteyenlere bu imkanın verilmesi de aynı ilkenin gereği idi.
Askeri yönetimler ile CHP zihniyetinin bir şekilde güç ve iktidar sahibi olduğu zamanlarda hem İmam Hatip Okullarına darbeler vuruldu, hem de diğer okullarda gerektiği şekil ve ölçüde din eğitimine imkan verilmedi. Bu dönemlerde Müslüman halkımız bir yandan özel imkanlarla çocuklarına din eğitimi verdiler, bir yandan da muhafazakâr olarak kabul ettikleri özel okullara yöneldiler.
Ak Parti iktidarı, bu milletin büyük minnet ve teşekkürlerini hak edecek önemli inkılaplara imza attı; bunların içinde İmam Hatip Okullarının önünü açmak (onlara uygulanan haksızlıkları ortadan kaldırmak), sayılarını arttırmak, diğer okullara da isteğe bağlı 'din dersi, siyer dersi ve Kur'an dersi' koymak çok önemlidir.
İktidar üzerine düşeni yaptı, şimdi sıra Müslüman halkımızda ve İmam Hatip Okullarının mensuplarında.
Halkımız en zeki ve kabiliyetli çocuklarını İmam Hatiplere de göndermeli, diğer okullara gönderdikleri çocuklarının ise adı geçen isteğe bağlı/seçmeli dersleri almalarını sağlamalıdırlar. Bunları yapmazlarsa tarih, din ve Yüce Mevla önünde sorumlu olurlar.
Peki İmam Hatiplerin mensupları ne yapmalıdırlar ki sorumluluklarını yerine getirmiş olsunlar?
Cevabı gelecek yazıda.
http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/HayrettinKaraman/imam-hatiplerin-sorumlulugu/54980
İslam toplumunda ilim adamlarını ikiye ayırmayı; bir gruba 'İslam alimleri', diğer guruba da 'Müslüman alimler' demeyi tercih ediyorum
İslam alimlerinden maksadım İslam ile ilgili sağlam, derin ve kapsamlı bilgi edinmiş alimlerdir. Eskiden bunlar medrese adı verilen öğretim ve eğitim kurumlarında yetişiyorlardı, şimdi ise daha çok, çeşitli derecelerdeki okullarda yetişiyorlar; bu arada medrese usulü dersler de devam ediyor, okullular medreselerden, medreseliler de okullardan istifade ediyorlar.
Müslüman alimlerden maksadım ise 'din ilimleri' alanında değil de başka alanlarda ilim tahsili yapmış, ama dinini ve mümkün ise dininin (ümmetin) dilini bir ilim adamından beklenecek ölçüde öğrenmiş ilim adamlarıdır.
İslam toplumunun bu iki grup alimlerinin ortak vasıfları 'iman, ibadet, İslam ahlakı ve İslamlaşma vazifesini amaç edinmek'tir.
Bu yazıda konumuz İmam Hatipler olduğu için 'İslam alimleri' bahsine dönmek istiyorum.
Ülkemizde İslam alimi daha çok İmam Hatipler ve daha sonra İlahiyat Fakültelerinde okuyan, bu okulları bitirdikten sonra lisans üstü ilim tahsili yapan kimseler arasından yetişecektir. Medreseler de İslam alimi yetiştirirler; ancak bugünün şartlarında onların, yardımcı unsurlar olarak hizmet etmeleri daha uygun görünüyor.
İmam Hatip okulları her iki alim grubunun fideliği olacak; burada kabiliyet ve eğilimine göre yönlenecek öğrenciler mezun olunca ya İslam alimi veya Müslüman alim (ilim adamı) olma yoluna girecek ve bu amaca uygun fakülteleri seçeceklerdir.
İmam Hatip okulları bu nitelik ve imkanları elde edince halkımızın da rağbeti arttı, bu yıl yüksek puanlar almış pek çok öğrenci bu okullara akın ediyor. Bazı okulların kontenjanı şimdiden dolmuş görünüyor.
İşte benim uykularımı kaçıran, sevincimi gölgeleyen endişelerim de bu noktada başlıyor: İmam Hatip okulları bu teveccühe layık olacak, bu ulvi vazifeyi hakkıyla yerine getirebilecek mi?
Bu soruya 'evet' cevabı verebilmek için asgari şartlar üzerinde düşünmeli ve bu şartları gerçekleştirmeyi 'ibadet-vazife' bilmeliyiz.
Ben şartlarımı şöyle sıralayabilirim:
1. Bu okullar birer ekmek teknesi, çekildiği yere gidecek birer araç değildir/olmamalıdır; bu okullar büyük bir davanın orta öğretim seviyeli ocaklarıdır.
2. Bu okulların –Din Eğitimi Genel Müdürlüğünden itibaren- yöneticileri ve öğretmenleri mutlaka seçilmişlerden olacaktır. Bilgisi, ilgisi, uygulaması, heyecanı, gayreti ile bu okullarda çalışmaya layık olduğu anlaşılan kimseler, ancak bunlar yönetici ve eğitici olmalıdırlar.
3. Formasyonu bu davaya uygun olmayan kimseler –başka okullarda din öğretmenliğine de değil- masa memurluklarına atanmalıdırlar. Sigara içen, namaz kılmayan, itikadı ve ahlakı bozuk… kimseleri bu okullara veya başka okullarda din eğitim ve öğretimine memur kılmak yaman bir çelişkidir.
4. İmam Hatip okullarında öğrenciler daha başından sevdirerek, ikna ederek ibadet ve güzel ahlak eğitimine tabi tutulmalı, bu hususa öğretimden daha ziyade önem verilmelidir.
5. İmam Hatip okullarında bilgi seviyesi, emsal okullardan geride değil, eşit değil, daha ileride olmalıdır.
6. Çocuklarını bu okullara gönderen Müslümanlar ile ilgili vakıflar ve derneklerin mensupları, kendi işleri ve evleri gibi bu okullara da sahip çıkmalı, eksikleri gidermek için canla başla çalışmalıdırlar.
Gayret bizden başarıya ulaştırma lutfu Allah'tandır.
http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/HayrettinKaraman/imam-hatiplerin-varlik-sebebi-ve-nitelikleri/54998Pek değerli bir mütefekkir eğitimcimiz, İmam Hatiplerle ilgili yazılarımı lütfedip okumuş, tamamlayıcı mahiyette önemli bir mektup kaleme almış; bu mektubun paylaşmaya açık kısmını okurlarımla paylaşıyorum:
'Dün, Yeni Şafak'ta İmam Hatipler hakkında yazdığınız yazınızı okuduktan sonra bu satırları size yazmaya karar verdim. İstanbul'da düz liseden Anadolu İmam Hatip Lisesine dönüştürülen bir okulda Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Bu yıl, hassaten İmam Hatip kısmında okuyan öğrencilerin derslerine girmeyi istedim.
Yazınızda dile getirdiğiniz hususlara katkı olması bakımından birkaç hususu size iletmeye karar verdim, dedim… İmam Hatip Lisesini bitirdiğimi söylememin sonraki satırlarda yazacaklarımı anlaşılır kılmasından ötürü gerekli bir hatırlatma olacağını düşünüyorum.
Öncelikle, İmam Hatip Liselerinin en temel sorunu öğretici yani öğretmen sorunu olmaya devam ediyor. Bu sorun, maalesef bizim öğrencilik yıllarımızdan bu yana süreklilik kazanmış durumda. Öğretmenlerin öğrencilerden beklentileri konusunda ciddi farklılıklar söz konusu. Çalışmakta olduğum okuldan hareketle diyebilirim ki, öğretmenler genellikle bu okulları 'yüksek Kur'an Kursu' gibi düşünüyorlar. Bununla, kesinlikle Kur'an Kurslarını horlamadığımı belirtmeliyim. Yazınızda bahsettiğiniz 'Müslüman âlim' yetiştirme ufkuna bir engel gibi görünüyor bu durum bana.
Şüphesiz, siz yıllardır bu meselelerle ilgilisiniz. İmam Hatiplerin niteliğini arttırma sürecinde 'asgari şartlar üzerinde düşünmeli ve bu şartları gerçekleştirmeyi 'ibadet-vazife' bilmeliyiz' ifadelerinizden ilham alarak birkaç meseleyi size yazmayı uygun buldum:
1) Öncelikle, İmam Hatiplerin tümüne bir kimlik, bir ideal en iyi tabirle ufuk kazandıracak süreli bir yayın çıkarılmalıdır. Zira bu yayın organı vasıtasıyla öğrencilerin fikrî ve hissî gelişmelerinde son derece önemli olan birtakım kazanımlar sağlanabilecektir. Ne var ki, günümüzün enformasyon fazlalığı içinde bunu yapmak o kadar kolay değil, farkındayım. Hele mevcut gençlik/ilk gençlik dergileri dikkate alındığında, bunun nasıl olabileceği üzerinde ciddi olarak düşünmeye başlamak bile önemli bana kalırsa.
2) Bu cihetten günümüzün önemli kalemlerinin özellikle ortaokul 2 ile lise 1 öğrencilerini muhatap alan nitelikli metinler kaleme almaları okuryazar buluşmalarını daha anlamlı kılabilecektir.
3) Zekai Konrapa'nın kaleme aldığı gibi yorumdan ziyade olayları ve tarihsel akışı merkeze almanın yanında muhtasar bir siyer de mutlaka düşünülmelidir.
4) Sizin kaleme aldığınız İmam Hatipli öğrencilere şuur kazandırmayı amaçlayan kitapların bugünün neslini kuşatacak bir biçimde güncellenmesi zaruret arz etmekte. Fakat bunun metin kısmı yanında, bilhassa kâğıt, yazı karakteri, kapak, görsel vb. unsurlarla birlikte düşünülmesi lazım. Elbette öncelikle öğrencilere verilebilecek metinler/kitaplar üzerinde çalışılmalı.
5) Belki bununla irtibatlı olarak baskı kalitesi iyi fakat çok şatafatlı olmayan 96 sayfalık bir imam hatip tarihinin her yıl okulların açıldığı gün öğrencilere ulaştırılması aidiyeti sağlama konusunda işlevsel olabilir.
6) Öğrencilerin okuma kültürlerine katkı sunacak hacmi fazla olmayan seçkiler hazırlanmalı. Mesela merhum Muhammed Hamidullah hocanın eserlerinden bir seçki hazırlanmalı. Fakat bu sadece 'meslekî derslerin' kazanımlarına dönük olarak düşünülmemeli. Eğitin faaliyetlerinin bütünlüğü dikkate alınarak, Türk Dili ve Edebiyatı dersinin 'öğretici metinler' kazanımlarıyla da ilişkilendirilerek hazırlanmasına dikkat edilmelidir. Bu konuda Yapı Kredi Yayınlarının Doğan Kardeş Dizisinden çıkan kitaplar emsal olabilir. Bunun deneme, şiir, öykü vb. türleri içerecek ayaklarını sağlamak için değişik yayınevleriyle irtibat halinde olunmalı. Özellikle 100 Temel Eser'le birlikte ele alınabilir bu kitapların bir kısmı.
7) Özellikle 9. Sınıf öğrencilerinin seçmeli dersleri planlanırken, mutlaka Beden Eğitimi dersleri üzerinde ayrıca durulmalı. Aksi takdirde yaş itibariyle oldukça hareketli olan öğrencilerin diğer derslere motive olmasında birtakım güçlüklerle karşılaşılmaya devam edecektir.
8) Bildiğiniz üzere, Arapça öğretimi konusunda da ciddi sıkıntılar var. Ders kitaplarına baktım fena değil. Fakat öğretmenler dil öğretimi konusundan pek düşünmüyorlar. Hal böyle olunca sene sonuna gelindiğinde en basit diyalogu bile anlayamıyor öğrenciler. Tabii bunda öğrencilerin Arapçayı yazma konusunda yaşadıkları sıkıntılar etkili oluyor. Belki bu soruna hat dersleri üzerinden bir ara çözüm bulunabilir.
Şimdilik durum bu. Şüphesiz, bunlarla sınırlı değil meseleler. Fakat şimdilik bu kadarla yetinmeliyim. Tabii bunlar sadece sizin yönlendirmenizle altından kalkılabilecek 'sorunlar' ve eksiklikler değil. Heyecanla yazdığım bu satırlarda birtakım eksikler ve kusurlar olabilir. Bunlar için 'peşinen' bağışlanmamı dilerim.'
Sevgili Hocam, Allah senden razı olsun. Bu yazdıklarını ben de köşemde yayınlamış oldum, inşallah ilgililer okurlar ve gereğini yaparlar.
http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/HayrettinKaraman/imam-hatiplerde-neler-olmali/55095