Frankfurt Notları (11): Bir isim (GÖÇ), çok sıfat (nitelik/li/siz, düzen/li/siz, yasa/l/dışı,süre/li/siz)

 


Türkiye, Yunanistan, İtalya, İspanya ve Macaristan gibi ülkeler, Afrika ve Orta Doğu'dan gelen göçmenler ile,
Fas, Tunus, Libya ve Mısır gibi Kuzey Afrika ülkeleri, Sahra Altı Afrika'dan Avrupa'ya göç etmek isteyen göçmenler ile
ABD, Meksika sınırından gelen göçmen akışı ile uzun süredir mücadele etmekte.

Sınır güvenliği, yasa dışı göç ve göçmenlerin statüsü gibi konular siyasi tartışmaların ve gerginliklerin odak noktası olmaya devam etmektedir. Avrupa hem nihai gidiş rotası olarak görülmesi hem de Rusya’nın Ukrayna’ya saldıreısı nedeniyle Ukrayna’lı göçmenler nedeniyle sıcsk bir konu. 
Dünya genelinde bakıldığında sığınma, göç gibi kavramlar halk arasında giderek daha az destek buluyor. Pekçok ülkede aşırı sağa doğru kayan siyasi ruh hali de aslında buna işaret ediyor. 
İstihdam ve eğitim amaçlı göçün aksine sığınmacıların göçü, en azından kısa vadede, olumlu ekonomik etkilere sahip olmadığı için, dünyanın pek çok ülkesinde ağır bir şekilde eleştiriliyor, tepkilere neden oluyor. Mültecilerin başlangıçta diğer göçmenlere göre daha az çalıştıklarına dair genel bir kanaat taşıyor insanlar. 
Aslında bunun temel nedeni, onların zulümden veya savaştan kaçarak, zorunluluktan ortaya çıkmalarıdır. Kendi ülkeleri güvenli olmadığı için başka bir ülkede koruma ve güvenlik arıyorlar. İş veya eğitim bulmak için göç etmeye aktif olarak karar ver(e)miyorlar. 

Bu grubun; 
hazırlıksız gelmesi, 
kısa süreli oturma izinleri alması, 
gittiği ülke sistemini tanımaması, 
ihtiyaç duyulan niteliklere sahip olmaması ve 
bazılarının muhtemelen travma yaşaması, 
başlangıçta neden olumlu bir etki yaratmadığını açıklıyor aslında.

Yapılan araştırmalara göre, ülkelerin kısıtlayıcı politikaları dışlamayı artırıyor ve korkuları körüklüyor; kapsayıcı politikalar ise açıklığı ve etkileşimi teşvik ediyor. 
Kapsayıcı yaklaşımlara sahip ülkelerde göçmenlerle halk arasında daha olumlu ilişkiler, daha güçlü aidiyet duygusu ve daha fazla güven oluşuyor. 
Kısıtlayıcı politikalar daha fazla yabancı düşmanlığına, sosyal güvenin azalmasına ve entegrasyonun engellenmesine yol açabiliyor.  
Almanya da uzun zamandır işgücü açığı nedeniyle göçe ihtiyaç duyuyor. Bunu olabildiğince kontrollü ve denetimli yapma arayışı içerisindeler.


Almanya’nın gelecekte nüfusun yaş yapısı değiştiği için başka ülkelerden milyonlarca işçiye ihtiyacı olacak. Artan istihdama rağmen, işçi sayısı şu anda ekonomik mucizeden bu yana hiç olmadığı kadar az. Elbette sığınmacılar, işçi ve vasıflı işçi açığını gidermenin bir yolu olarak görülmüyor. Bunun yerine sürekli göçe ihtiyaç var, görüşü hâkim.

Göç ve göçmen sorunu, pekçok ülkenin ana problemlerinden biri bu dönemde.Hem akademik yazında hem de güncel tartışmalarda, benzer tezlerle savunuluyor ya da reddediliyor.
Ben de, bir röportajdan Siyasetçi Jens Spahn ve Dünya Ekonomi Enstitüsü Başkanı Moritz Schularick, göçün ülke ve ekonomi açısından külfet ve nimetlerine dair notlarını paylaşmak istedim. 
Notlar Almanya özelinde gibi görünse de, lehte ve aleyhte görüşler, pek çok ülke için benzer nitelikte!

 
 

Schularick 

Spahn

İşgücü arzımızı artırmazsak Almanya'nın ekonomik büyümesi önemli ölçüde düşecek. Bu durumda potansiyel yıllık yüzde birin çok altındadır. Göç, büyümeyi yüzde bir ila ikiye döndürmemize yardımcı olabilir. Bunun için yılda 400.000 kadar net göçe ihtiyacımız var. Son yirmi yılda ortalama 300.000 civarında olmuştur. Yani yapamayacağımız bir şey değil. Ancak bunun için farklı bir politikaya ihtiyaç var.

Evet ama asıl soru bunun nasıl olacağı. Daralan büyüme potansiyeline karşı çeşitli araçlarla mücadele etmeliyiz. Göç, tüm ayarlamalar arasında en zor olanıdır. Ve sadece sayıları havaya atmanın bir faydası yok. Geçen yıl 1,5 milyonluk net göç yaşadık. Ancak bunların pek çoğu işe yaramıyor ve toplumsal sisteme göç ediyor. Bu herhangi bir büyüme getirmez, sadece ek maliyetler ve kabul kaybı getirir.



ABD'yi düşünürsek göçün ekonomik olarak iyi işleyebileceğini görüyoruz. Ayrıca bakım, lojistik ve benzeri alanlarda daha düşük ücretli işler yapan göçmenlere de ihtiyacımız var.

Bunun için hem göçü kontrol edebilmeniz hem de hedef ülke olarak çekici olmanız gerekiyor. Gana'dan fırıncı veya Arjantin'den tesisatçı getirmeden önce yurt içinden başlamalıyız. Almanya'da 18 ile 34 yaşları arasında herhangi bir mesleki yeterliliğe sahip olmayan 2,5 milyon insan var. Bu çok büyük bir potansiyel.



işçilerin göç edebileceği geniş bir AB iç pazarına sahibiz. Üçüncü ülkelerden niteliksiz göç çözüm değildir.

daha düşük niteliklere sahip göç, uzun vadede Almanya'da faydadan çok daha fazla ekonomik maliyete yol açmaktadır.



Göçmenlerin ortalamadan daha sık olarak serbest meslek sahibi kişiler olarak çalıştıklarını biliyoruz. Bu insanların çoğu yola çıktı, cesur ve risk alıyor. ABD bu dürtüden geçiniyor. Mali maliyetleri dikkate almak sadece bir kısımdır.

ABD'den öğrenebileceğimiz her şeye rağmen: ABD'nin bizim gibi bir refah devleti değildir. 18 ila 34 yaşları arasında mesleki yeterliliğe sahip olmayan 2,5 milyon insanımız olduğu sürece, işsiz kalabilecek düşük vasıflı işler için göçe ihtiyacımız yok.



Göçmenler sadece işgücü piyasasında onlara ihtiyacımız olduğu için gelmeli.

Ukraynalı mülteciler örneğine bakalım: Onlar her yerde aynı Ukraynalılar. Ama diğer Avrupa ülkelerinde yüzde 60-70 çalışıyor, ülkemizde ise yüzde 18. Bu Ukraynalıların hatası değil, esas olarak sosyal yardımlarımızın yüksek olmasından kaynaklanıyor.



Şirketler Almanya’da bulunan ve değerlendirilemeyen 2,5 milyonluk havuzdan mı yoksa yurt dışından mı işe alım yapmalı, buna neden açık yüreklilikle cevap vermiyoruz?

Bir refah devletimiz var ve er ya da geç toplum bu 2,5 milyonun maliyetini ödemek zorunda kalacak. Bu nedenle vatandaşın parasının yanlış teşvik yarattığını da görmeliyiz.




Burada biri varken devlet neden Gana'dan 25 yaşında aynı niteliklere sahip birini getirsin? Öncelikle Almanya'daki gençlerin potansiyelini değerlendirmek istemeliyiz



İltica konusunu işçi göçünden ayırmalısınız. Bunları birleştirmek sonuçta yalnızca aşırılık yanlılarına yardımcı olacaktır. Ayrıca toplumun Gana'daki fırıncıları bu ülkeye yardım eden kişiler olarak görmesini sağlayabilirsiniz.


Aşırılık yanlılarına yardımcı olan şey daha çok düzensiz göçü aklama girişimidir. Almanya'nın nüfusu son on yılda 80 milyondan 85 milyona çıktı. 3,5 milyon mülteciyi kabul ettik. Alman toplumunun şu ana kadar edindiği deneyim, büyük bir kısmının sosyal yardımlar almak için göç etmesidir. Vatandaşlık yardımı alanların yüzde 50'si yabancı.



Hedeflenen işgücü piyasasına yönelik göç ile sığınma ve mülteci sorununu karıştırıyorsunuz. Evet, elbette sadece yüksek vasıflı ve en iyi insanları işe almayı tercih ederiz. Ama aynı zamanda dürüst olmalıyız: Almanya artık teknolojik gelişmelerin ön saflarında değil, daha ziyade küme düşme konumundayız. En iyi insanlar başka ülkelere gidiyor.




Göçmenlerin Almanca bilip bilmemesine piyasa karar vermeli. Daha az düzenleme yapmalıyız. Eğer bir huzurevi, henüz Almancayı iyi konuşamasa bile bir uzman çalıştırmak istiyorsa bunu yapmalıdır. Veya psikoterapiyi ele alalım: Münih veya Berlin gibi şehirlerde muhtemelen İngilizce sunulan hizmetler için büyük bir pazar vardır.

Bir ülkede uzun süre yaşayan herkesin aynı zamanda o ülkenin dilini konuşmaya da çabalaması gerekiyor.

 








 


 

Bu tabloda yer verdiğim isimlerin röportajını okumak isteyenler için: https://www.handelsblatt.com/politik/deutschland/streitgespraech-ich-frage-mich-ob-sie-eine-vorstellung-haben-was-massenmigration-mit-der-bevoelkerung-macht/100003780.html

Makalelerim
Uzm.Klinik Psk.Gülşah AKÇAY CİVRİZ