Ekonomik bağımsızlık için büyük dönüşüm zamanı -OKAN MÜDERRİSOĞLU
Doğru zamanda verilen, doğru kararlar bir ülkenin kaderini tayin eder. Türkiye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, gerektiğinde her türlü riski üstlenerek "ekonomide, savunma sanayiinde, kamu yönetiminde, dış politikada" akılcı kararlar vermese idi, bugün ne Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı başarılabilir ne de beka sorunları ile başa çıkılabilirdi.
Kendi ayakları üzerinde duran, iç ve dış şoklara karşı dirençli ekonomik yapı, yerli ve milli savunma, anayasa ve TSK reformu, diplomaside düne takılmadan günün şartlarına göre rasyonel işbirliklerinin tercih edilmesi... Bütün bunlar, ülkemizin büyük sınamalara rağmen ayakta kalabilmesinin, yarınlara yürüyüşünün teminatları. Kuşkusuz, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi, darbenin bertaraf edilmesi için ödenen bedeller, OHAL kapsamında alınan önlemler, terörün siyasi, bürokratik, finansal ve medya ayağına yönelik operasyonlar, bilhassa uluslararası kamuoyunda Türkiye karşıtlarını yeniden harekete geçirdi. Eğer Türkiye, anlamak isteyenlere meramını anlatabilir, toplumsal bağışıklığını ve barışını koruyabilirse, bugün düşmanlığı seslendiren koro, yarın Ankara ile işbirliğinin yollarını aramak zorunda kalacak! Yeter ki dik durmasını bilelim!
***
Bu genel çerçeveyi çizmemin en temel nedeni, siyasete hakiki manada güç katan "ekonomik istikrarın" sürdürülebilirliğini temin etme gereği. Yani... Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni fırsat bilerek diğer tüm alanlarda olduğu gibi "ekonomi yönetimini" de yeniden yapılandırma zorunluluğu. Peki neye ihtiyaç var? Esasen, dünyayı yeniden keşfedecek değiliz. Türkiye tecrübesi yapılması gerekenleri zaten işaret ediyor. Birkaç somut örnek verecek olursak...
* Doğrudan Cumhurbaşkanı'na bağlı çalışan, en fazla 100- 150 uzmandan oluşan "Stratejik Planlama Başkanlığı." Bu kurum, Türkiye ekonomisinin gerek makro dengelerini gerekse sektör bazında gelişmelerini cesurca raporlayacak, küresel gelişmeleri dikkatle izleyecek ve vizyoner bakış açısı ortaya koyacak.
* Hazine ve Maliye birlikteliği de artık zaruri ihtiyaç. Bugünkü şekliyle dış ticaret bakanlığı olan Ekonomi Bakanlığı'nın, ismini asli sahibine bırakması kaçınılmaz. Dış ekonomik ilişkiler istenirse ayrı bir kurumsal çatı altında toplanabilir. Ama ilke olarak devletin gelirlerinin toplandığı, gider planlamasının ve harcamasının yapıldığı Maliye ve Hazine senkronize edilmeli, Ekonomi Bakanlığı olmalıdır.
* Bankacılık, sigortacılık ve sermaye piyasalarına da "Mali Piyasalar Başkanlığı" kimliği kazandırılarak, ihtisaslaşma ile etkili yönetim arasında denge kurulabilir.
* Merkez Bankası'nın, politika araçlarını kullanımındaki bağımsızlığı ile hükümetin öncelikleri arasındaki ilişki yeniden tanımlanabilir. Bürokrasiye, siyasete karşı devleti koruyucu rol verilemez. Aynı zamanda, diğer kurumlardan hangilerine, idari ve mali özerklik tanınacağı belirlenebilir.
* Bakanlık sayısı azaltılabilir. Bazı kurumlar kapatılabilir. Birçoğu fonksiyonlarına göre, çeşitli bakanlıklara dağıtılabilir.
* Ve nihayet vergi idaresi de bilhassa denetim yönüyle amacına ulaşmayan reformun aksayan yönlerine ve bürokratik hiyerarşiye göre değil, ülkenin ihtiyaçlarına göre sıfırdan ele alınabilir...
Özetle... Kurt kapanına sokulmak istenen Türkiye'nin gerçek manada bağımsızlığı, devletten başlayarak herkesin iş yapma biçimini gözden geçirmesinden ve işini iyi yapmasından geçiyor!