Ülkemizdeki madencilik sektöründeki faaliyetler Maden Kanunu ve İş Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu mevzuatın gözden geçirilmesi gerekmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı madenciliğe yaklaşım ve bakış açısını değiştirmeli, maden üretim faaliyetlerini teknik olarak yönlendirmeli, madenciye teknik destek vermeli, madenciliği evrak yönü ile, faturasını, fişin, kârını-zararını denetlemeyi bırakmalıdır. Madenciliğin mali boyutu ile ilgili denetim ve uygulama yetkileri Maliye Bakanlığı'na verilmelidir. Şu anda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sorumluluğundaki madenlerin iş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili denetleme görevini de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı üstlenmelidir.
İş güvenliği önlemlerini almayarak, uygun ekipman kullanmayarak, üretim zorlamasıyla, işçiyi çalışmaya teşvik edecek üretime yönelik primle, vasıfsız işçi çalıştırarak maliyet giderlerini düşürüp çok kâr etmek amaçladığında kaza da haliyle kaçınılmaz olmaktadır. Ruhsat sahibi işverenin öncelikli amacı; herhangi bir kaza olmadan, iş güvenliği ile ilgili tüm önlemleri alarak, uygun teknoloji ve ekipman kullanarak, projesine, tekniğine uygun, eğitim almış, sağlıklı çalışma koşullarında insan onuruna yakışır ücret alan işçisiyle, üretim zorlaması olmadan, makul bir kârla üretim yapmak olmalıdır.
Her iş için o işi yapacak kişinin genel ve özel olarak eğitilmesi gerekmektedir. Eğitimin bir kez yapılması da yeterli olmayıp süreklilik gerektiren bir zorunluluktur.
İş kazalarının önlenmesinde işçi sendikalarına önemli görevler düşmektedir. Ne yazık ki ülkemizde bir kısım sendika "işçi sendikası” özelliği taşımayan işveren destekli sendikalardır. Diğer taraftan da ülkemizde işçilerin sendikasızlaştırılmasına da göz yumulmakta, hatta teşvik edilmektedir. Esasen gerçek bir işçi sendikası işçinin yanı sıra işverenin çıkarlarını da korumakta, işvereni zamanında uyararak işyerindeki teknik ve idari her türlü eksikliklerin giderilmesine katkı sağlamaktadır. İşveren işçinin sendikalaşmasından çekinmemelidir.
Maden üretimi teknik nezaretçi maden mühendisinin nezaretinde yapılmaktadır. Teknik nezaretçi; ataması ruhsat sahibi işveren tarafından yapılan, ücreti ruhsat sahibi tarafından ödenen, devlet adına denetim yapa(maya)n bir konumdadır. Bu tanımlama uygulamadaki çelişkiyi de açıkça ortaya koymaktadır.
Maden Mühendisi Odası üyeleri arasında özellikle yeraltı madenciliğinde deneyimli oldukça çok sayıda mühendis bulunmaktadır. Bu meslektaşlarımızın deneyimlerini genç mühendislere aktarılması için uygun bir ortam yaratılması gereken Oda bu konuda yeteri değildir. Odanın yayın organlarının içeriği de yetersizdir. Ancak bir geçek var ki; Oda'nın ülke madenciliği, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında genel ve özel bazı maden yatakları için hazırladığı raporları siyasi erg göz ardı ederek kazalara davetiye çıkarmaktadır.
Üniversite girişlerinde maden mühendisliği bölümleri çoğu öğrencinin son tercihidir.
Üniversitelerimizden her yıl, bırakın ülkemizi, dünyadaki tüm ülkelerin maden mühendisi gereksinimini karşılayacak sayıda maden mühendisi mezun olmaktadır. Sonuç ortada; diplomalı işsiz maden mühendisleri, asgari ücretle çalıştıranlar, işten çıkarılma ya da işini kaybetme korkusu nedeniyle sorunları ilgili yerlere iletemeyen mühendisler. Mesleğini yaparak hayatını sürdürebilmek için her türlü riski göze alabilen maden mühendislerinin iş kazalarının önlenmesine yönelik işveren üzerindeki etkinliğinin tartışılması gerekmektedir. Bu ortamın tek sorumlusu oy uğruna kararları ve yanlış eğitim politikalarıyla siyasi ergdir.
Ülkemizdeki madenler genellikle orta ve küçük boyutta olup emek yoğun çalışmayı gerektirmektedir. Gerekli önlemler alındığı, uygun proje hazırlandığı sürece çalışma şartları ne olursa olsun üretim sürecinde iş kazalarında karşı gerekli önlemleri alma olanağı her zaman vardır.
Sonuç; Yasal mevzuat karmaşık, devlet denetimi yetersiz ve siyasi otoritenin etkisi altında, ruhsat sahibi kâr peşinde, işçi eğitimsiz, sendika zaten yok, mühendis sahipsiz, meslek odasını kimse dinlemiyor, haliyle de iş kazaları da kaçınılmaz olmaktadır.
Çözüm nedir? Çözüm zaten sorunların içindedir. Demokrasiyle yönetilen hukuk devletlerinde her faaliyetin uygulama koşulları taraf olan sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak hazırlanmış yasalarla belirlenmiştir. Eğer ülkemizde demokrasi olduğu iddia ediliyorsa öncelikle madencilik sektörünün tarafları bir araya getirilip görüşleri alınmalı, bu görüşlere değer verilmeli ve en önemlisi de bu görüşlerin hazırlanacak yasalara tarafsız, ülkemizin menfaatleri doğrultusunda, doğru olarak yansıtılmalıdır.
İş kazaları kader değildir. İş kazaları madenciliğin fıtratında da yoktur. Mevzuat ve denetlemeler de iş kazalarının önlemesi için yeteri değildir. Ülkemizde yalnızca madencilik sektöründe değil diğer tüm iş kollarındaki iş kazaları önlenmek isteniyorsa insana değer verilmelidir. Bunun için de ülkemizde yönetenlerle yönetilenlerin kafalarını değiştirmesi gerekmektedir.
Madenlerde iş kazalarının nedenleri
Madenlerde iş kazlarının nedenini iyi anlayabilmek için sektörde tarafların etkinliğine göz atmakta yarar vardır:
- Yasal mevzuat ve devlet denetimi,
- Ruhsat sahibi işveren,
- Çalışan işçi ve sendikası,
- Üretim, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili görevli mühendis ile örgütü,
- Maden mühendisliği eğitimi,
- Madenin oluşumuna bağlı çalışma şartları.