Bosna'ya gelmeniz yeter

Bosna'ya gelmeniz yeter

Gönlümüzde yer eden Bosna sevgisi tek taraflı değil. Boşnaklar da Türkiye'yi ve Türkleri çok seviyor, kendilerinden görüyorlar. Savaş sonrası Sırplar ve Hırvatlarla birlikte yaşamak zorunda olan Boşnaklar Türkler Bosna'ya geldikçe kendilerini güvende hissettiklerini söyleyip ekliyorlar; 'Siz Sırpların arasından geçip bize geldiniz ya, başka bir şey istemeyiz'

EMETİ SARUHAN | 19 NİSAN 2014, 18:29

Bosna deyince bir başka atmaya başlar bizim kalbimiz. Bir zamanlar bir olmanın, şimdi ise gönülde beraber olmanın adıdır çünkü Bosna. Yaşmaklı anaları, ağzı dualı dedeleri bizimdir, bizdendir. Belki bu yüzden, İHH Yetim Günleri için Bosna'ya davet edildiğimde ben de bir kıpırtı hissettim içimde. Bosna'nın ne kadar bizden olduğunu yolculuk başladığında görüyorsunuz zaten. Vize gerekmiyor, pasaportunuzun olması yeterli. Yaklaşık bir buçuk saatlik yolculuk sonrasında Saraybosna havaalanına ulaştık.

SUYU KAYNAĞINDAN İÇMEK LAZIM

İlk durağımız hemen havaalanının yakınında olan Vrelo Bosne - Bosna nehrinin kaynağıydı. Yol boyunca Karadeniz benzeri manzaraları ülkenin kırsal kesimlerinin hemen hemen hepsinde göreceğimizin sonradan farkına vardım. Bosna coğrafyasının sunduğu güzellikleri dağ, yeşil ve nehir olarak sıralayabiliriz. Yalçın dağlar arasında gürül gürül akan ırmaklar ve bunlara eşlik eden yeşil bitki örtüsü., yeşilin tonları arasına serpilmiş, 2 katlı şirin evler. Bu coğrafya her ne kadar yaşamı biraz zorlaştırsa da, burada yaşayan yaşlanmaz dedirtiyor insana. Gerçi savaş nedeniyle bir çok genç yaşlanamadan şehit olmuş zaten ki o apayrı bir konu. Vrelo Bosna'da da dağın altından çıkan tertemiz ve buz gibi su gönlümüzü ferahlattı. Sudan aldığımız her yudum ayrı güzeldi. Bosna'daki sular temiz, berrak ve de içilebilir. Özellikle kaynağına giderseniz, tatmadan dönmeyin derim.

KÖPRÜ DEYİP GEÇMEYİN

Saraybosna'da ulaşım daha çok, ilk seferi 1885'te yapılan, Avrupa'nın en eski ray hattı olan tramvay ile sağlanıyor. Tramvaylar savaşın da etkisiyle oldukça eski. Bazı bölgelere tramvaydan başka toplu ulaşım yok. Ilıca'dan başlayan bu tramvay hattı ile bir biletle Başçarşı'ya gelebiliyorsunuz. Bu hat şehrin tam ortasından, şehrin ana caddesinden geçiyor. Yol boyunca parlamento binası, Saraybosna'nın hafızası olarak bilinen, ancak savaş sırasında yakılan Milli Kütüphane, üzerinde 1914 yılında Franz Ferdinand ve karısı Sophie'nin öldürülerek 1. Dünya Savaşı'nın başlamasına neden olan olayların cereyan ettiği Latin Köprüsü de dahil olmak üzere, Saraybosna nehri (Miljacka nehri) üzerindeki bir çok köprüyü görebilirsiniz.

TÜRKİYE KAZANINCA SEVİNİYORLAR

Saraybosna'nın merkezi konumunda olan Başçarşı, 15.yy'da Osmanlı tarafından kurulmuş. Zaten burada kendinizi hiç yabancı hissetmiyorsunuz. Bunun birkaç sebebi var. Osmanlı mimarisi, aynı dine inanmamız, Türklere ve Türkiye'ye olan sevgi. Çevrenizde Türkiye'den geldiğinizi anlayanlar Türkçe hemen Merhaba, Hoşgeldiniz, Nasılsınız diye soruyorlar. Çocuklar el sallıyor. Türkiye'nin kazandığı milli maçlardan sonra burada konvoy olduğunu öğrenmek de tuhaf gelmiyor bu yüzden bize. Başçarşı'nın bir tarafında sembolü de diyebileceğimiz 1753 yılında Mehmet Paşa tarafından yaptırılan sebil, diğer tarafında ise 2. Dünya Savaşı sonunda Boşnak, Hırvat ve Sırpların bağımsızlıklarını birlikte kazandıklarını ifade eden ve sürekli yanan Özgürlük Ateşi var. Başçarşı içinde Gazi Hüsrev Bey Cami ve medresesi muhteşem bir Osmanlı eseri olarak duruyor. Hemen önündeki çeşmenin sağ tarafından su içerseniz Bosna'dan evleneceğinize, sol tarafından içerseniz Bosna'ya yeniden geleceğinize inanılıyor.

GELMENİZ YETER

Saraybosna'da ziyaret etmeniz gereken yerlerden biri de tabi ki bilge komutan Aliya İzzetbegoviç'in mezarı. Saraybosna'ya kısmen hakim bir tepede bir şehit mezarlığında Aliya. Kendisi için büyük bir anıt mezar yapma düşüncelerine karşılık, vasiyet ettiği şekilde, sade ve birlikte çarpıştığı şehitlerle koyun koyuna bir mezarda yatıyor. Bosna'da Boşnakları ziyaretimizde hakim olan duygu ise gözlerimizi yaşarttı. Savaştan sonra Hırvatlar ve Sırplarla birlikte yaşamaya devam eden Boşnaklar Türkler kendilerini ziyarete geldikçe kendilerini emniyette hissettiklerini ifade ediyorlar. Gorajde şehrinin savunması esnasında komutan olarak savaşan Nejad Kurtovic, şimdi aynı şehirde kültürel etkinliklerle gençleri misyonerlerin elinden kurtarmaya çalışıyor. Kurtovic, 'Bugün buraya geldiğinizi şehrin yarısı biliyor. Sizin geldiğinizi duydukça bize dokunmaya korkuyorlar' diyor. Boşnakların Türkleri gördükçe söyledikleri şey şu, 'Siz bu Sırpların arasından geçip bize geldiniz ya, başka bir şey istemeyiz.' Türkiye de Bosna'ya çok önem veriyor ve bir çok adım atılıyor. Ancak Sırplara Sırbistan'ın, Hırvatlara Almanya'nın sahip çıktığını düşünürsek, bizim de Boşnak kardeşlerimizi yalnız bırakmayıp daha çok yanlarında olmamız gerektiği gün gibi ortada.

Müslüman Bosna'nın kaynağı Blagay

Mostar'da mutlaka görmeniz gereken 2 yer var. Mostar Köprüsü ve Blagay Tekkesi. Blagay Tekkesi Neretneva nehrinin kollarından Buna nehrinin kaynağının yanı başında sırtını yalçın kayalara dayamış, hem iç döşemesi hem de yapısıyla eski Türk evlerini andıran bir tekke. Önemi ise Bosna'nın Müslümanlıkla tanışmasının simgesi olmasından geliyor. Bölge 1465'de Osmanlıların eline geçtikten sonra bu tekke Bosna'lıların Müslümanlığı seçmesinde çok önemli bir rol oynamış. Blagay Tekke'sinin girişinde bulunan restaurantlar ise Alabalıkları ile ünlü. Burada tekkenin kenarındaki basamaklardan inip, suyun kaynağından su içmeyi de ihmal etmeyin. Mostar ise bildiğiniz gibi Mostar Köprüsü ile anılıyor. Mostar'ın ortasından geçen Neretneva, şehri sadece coğrafi olarak ikiye bölmüyor. Bir tarafta Boşnaklar bir tarafta Hırvatlar yaşıyor. Okullarda bile Hırvatlar sabah, Boşnaklar öğleden sonra ayrı ayrı eğitim alıyor. İki yakayı birbirine bağlayan Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından yapılan Mostar Köprüsü savaş sırasında Sırplar ve Hırvatlar tarafından yıkılmış, barış ilanının ardından TİKA, Unesco ve Dünya Bankası tarafından yeniden yapılmıştı. Eskiden evlenmek isteyen genç erkeklerin, kız babalarına cesaretlerini ispat etmek için atladıkları köprüden, şimdi gençler turistler için, para karşılığı atlıyor. Neretneva nehri kenarında Mostar Köprüsü'ne bakan Karagöz Mehmet Paşa Camisi ise bir Mimar Sinan eseri. Bosna'nın en güzel camilerinden biri. Savaşta hasar gören cami şimdi restore ediliyor.

Fidanlar da sevgimiz de büyüyecek

Bosna'ya İHH Yetim günleri için geldik demiştim. Saraybosna'da bulunan İstanbul Eğitim Kültür Merkezi yaklaşık 8 yıldır faaliyette. Kuran-ı Kerim dersleri, Türkçe ve İngilizce dersleri veriyorlar. Bosna'da birlikte çalıştıkları derneklerle şehit ailelerine, yetimlere ulaşıyorlar. Mostar'daki programı ise Yetimin Gülüşü Derneği İHH ile birlikte organize etmiş. Fidan dikimi için yetimlerle Mostar'a hakim bir dağda buluştuk. İlk başta biraz çekingen yaklaştık birbirimize. Daha sonra onlar öğrendikleri Türkçeleri ile bizimle konuşmaya başladılar. Birlikte fidan diktik. Fotoğraflar çektirdik. Türkiye'den Milletvekillerimiz Gülay Samancı, Murteza Yetiş, Osman Çakır, Sevde Kaçar ve Harun Karaca da çocuklarla iç içeydi. Türkiye'nin Mostor Konsolosu Tolga Bermek ve Mostar Müftüsü Seyid Smaykiç de bizi yalnız bırakmadı. Gün içinde Blagay Tekkesi ve Mostar'ı birlikte gezdiğimiz yetimlerle akşamki programdan sonra ayrıldık. Ancak Yetimin Gülüşü Derneği başkanı Merima Cono'nun da söylediği gibi 'Fidanlar büyüdükçe dostluğumuz ve sevgimiz de büyüyecek'

Bosna'da burek yenir

Bosna'da en başta tatmanız gereken şey Burek yani bizdeki adıyla börek. Fakat kıymalısına Burek, peynirlisine Sirnica, ıspanaklısına Zeljanica, patateslisine Krompiruša deniyor. Saç üstünde kömür ateşiyle pişiriliyor, Pavlaka denilen bir sosla servis ediliyor. Denemeniz gereken diğer tad ise Cevapi. Tekirdağ köftesine benzer bu köfte pide arasında yanında doğranmış soğanla birlikte geliyor. Begova yani Bey Çorbası ise tavuk ve bamya, havuç, bezelye gibi sebzelerden yapılıyor ve oldukça lezzetli. Tabi ki Boşnak kahvesini içmeden dönmeyin. Tek kişilik cezvede yanında şeker ve lokumla, bazı yerlerde sigara ve kibritle de sunuluyor. Aliya İzzetbegoviç'in mezarının karşısında bulunan Mahir'in yerinde pizza yiyin. Margarita çeşidi ayrı güzel, isli pastırmalı olanı ayrı.

TİKA iş başında

Saraybosna'da yüzde 46 oranında işsizlik var. Saraybosna dışına çıktığınızda bu oran artıyor. Savaş sonrası serbest piyasa ekonomisine geçmeye çalışan ülkede, savaş sırasında eğitim ve sağlık binalarının yüzde 60- 70'i tahrip edilmiş. Bu nedenle TİKA ülkede bu binaların tamir ve restore edilmesine yönelik çalışmalar yapıyor. Coğrafi yapı nedeniyle sorun yaşanan gelir getirici faaliyetler üzerinde duran TİKA seracılık, arıcılık, hayvancılık gibi projeler üzerinde çalışıyor. Osmanlı'dan kalan eserlerin ihyasına çalışıyor. Boşnakların sistemli bir soykırıma maruz kaldıkları Serebrenitza'ya yeniden dönüp yerleşmeleri, hayata tutunmaları konusunda da gerekli yardımlarda bulunuyor.

 

http://yenisafak.com.tr/pazar-haber/bosnaya-gelmeniz-yeter-20.04.2014-637826
Yorumlar
Uzm.Klinik Psk.Gülşah AKÇAY CİVRİZ