Baltık Kaplanının önlenemez yükselişi

İnsan hayatında kaç kere bir ülkenin kurucu babalarından biriyle tanışma fırsatı yakalar ki? Özellikle de bugün bildiğimiz ulus devletlerin önemli bölümü geçen yüzyılda şekillenmişken... Toomas Hendrik Ilves, Estonya’nın 1991’de Sovyetler Birliği’nden ayrılışı sonrası görev yapan dördüncü cumhurbaşkanı ama ilk günden itibaren ülkenin yeni rotasını belirleyen isimlerden. Bugün Estonya inovasyon konusunda dünya lideriyse, onun sayesinde. Ilves ile Türkiye İnovasyon Haftası için geldiği İstanbul’da buluştuk. Bu küçük ve fakir Baltık ülkesinin 28 yılda nasıl müreffeh bir özgürlükler diyarına dönüştüğünü anlattı.
Estonya’nın tarihi, işgaller tarihi... Ekonomisi o zamanlar tarıma dayalı olan ülke, bağımsızlığını 1918’de kazandı ancak bu çok kısa sürdü. II. Dünya Savaşı patlak verince önce 1940’ta Sovyetler işgal etti. Bir yıl sonraysa Nazi Almanya’sı... 1944’te Sovyetler Estonya’yı geri aldı ve ülke 50 yıla yakın Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinden biri olarak kaldı. 
1991’de bağımsızlığını geri kazandığında kişi başına düşen milli gelir 100 dolardı. Sovyetler’den ayrıldıktan sonra ekonomisini o kadar hızlı ayağa kaldırdı ki ‘Baltık Kaplanı’ olarak anılmaya başladı. 2011’de Euro bölgesine giren ilk eski Sovyet cumhuriyetiydi. 
Her gün haber bültenlerinde adı geçen, gündem olan, üzerine konuşulan bir ülke değil Estonya. Hatta belki dünya haritasındaki yeri sorulduğunda pek çok kişi tereddütsüz göstermekte zorluk çekecektir. 
Yüzölçümü Türkiye’nin yaklaşık 17’de 1’i, nüfusuysa 80’de 1’i. 1 milyon 323 bin kişi yaşıyor ülkede.
Buna karşılık Avrupa Birliği’nin ekonomisi en hızlı büyüyen üyesi. İnsani Gelişim Endeksi’nin üst sıralarında. 2012’de basın özgürlüğü konusunda dünya üçüncüsüydü. Eğitim ücretsiz. OECD ülkeleri arasında en uzun ücretli doğum izni veren ülke. İnovasyonda dünya lideri. 2005’te seçimleri internet üzerinden yapan ilk ülke oldu. 2018’de kişi başına düşen gayri safi milli hasıla 22 bin 989 dolardı. Ülkede beyin göçü de tersine döndü. Bir zamanlar Almanya’ya, ABD’ye gidenler de geri dönüyor. 
Toomas Hendrik Ilves, 2006-2016 arasında Estonya’nın 4. cumhurbaşkanıydı.
İlerlemenin nedeni çaresizlik
"Estonya bağımsızlığını kazanalı henüz 28 yıl oldu, bu kadar uzun yolu bu kadar kısa sürede almayı nasıl başardınız” diye soruyorum Ilves’e. Cevaplamaya bir düzeltme yaparak başlıyor: "Bağımsızlığımızı geri kazanalı demek lazım. Bu çok önemli. Estonya 50 yıl Sovyetler Birliği’nin işgali altındaydı.” 
Ilves’e göre hızlı ilerlemenin en önemli nedeni çaresizlik: "50 yıllık işgalden kurtulmuşsunuz. Herkes yola nasıl devam edilmesi gerektiğiyle ilgili fikirler ortaya atıyor. Kimi ‘Sovyet modelini sürdürelim’, kimi ‘Singapur modelini benimseyelim’ diyor. Bense bilgi teknolojilerinin geleceği şekillendireceğini düşünüyordum. Hemen her konuda herkesin gerisindeydik. Sovyetler döneminde ülkede ne otoyol ağı, ne telefon ağı, hiçbir şey kurulmamıştı. Yakalamak istediklerimizin gerisinde kalacaktık hep. Herkesle eşit olduğumuz tek bir şey vardı: İnternet. Tüm dünya yeni yeni öğreniyordu. İlk web tarayıcısı Mosaic, 1992’nin sonlarında ortaya çıkmıştı. Kimse bizden daha iyi değildi. Hükümete gittim ve ‘Bana güvenin, bunu yapalım’ dedim.” 
15 yaşında 
kodlama öğrendi
Annesiyle babası, Sovyet işgali sonrası Estonya’yı terk eden Ilves, Stockholm’de doğdu. Kodlamayı 15 yaşında öğrendi. Sosyal bilimler üzerine uzmanlaşmış olsa da hayatı boyunca işine yaradı bu bilgi. 1990’ların başında okulların hızla dijitalleştirilmesi fikrini ortaya atmasının sebebi de buydu. Dışişleri bakanlığı görevine getirildiği 1996’da işe koyuldu. 1998’de ülkedeki tüm okullar internete bağlanmış ve bilgisayarla donatılmıştı. Yaşlılara da bilgisayar ve internet kullanmayı öğrettiler. Bankalar hükümete inandı ve gerekli finansmanı sağladı. 90’ların sonunda artık ülkenin yönünün bu olduğuna tamamen karar vermişlerdi. 
"Bu yoldan gideceksek, dijital kimlik gibi bazı temel meseleleri halletmemiz gerekiyordu ki bugün ABD, Almanya gibi ülkeler bile hâlâ çözmüş değil. Güçlü ve güvenli bir dijital kimlik, teknolojik inovasyonun olmazsa olmazı. Herkesin dijital bir kimliği olmalı. Kullanmak zorunda değilsin ama bulunmalı. Tercihe bağlı olduğunda insanların ancak yüzde 20’si alır. Böyle olunca da hükümet veya özel sektör dijital hizmetlere yatırım yapmaz. Yüzde 20 için değmez diye düşünür” diyerek dijitalleşmenin şifrelerini veriyor Ilves. 
AB daha iki yıl önce dijital imza yasası çıkardı. Estonya ise 2001’den bu yana internet üzerinden yapılabilen hizmetlerin sayısını sürekli artırıyor. Ülkede internetten yapılamayan, bizzat başvurmanız gereken üç işlem kalmış sadece: Evlenmek, boşanmak ve gayrimenkul satın almak. 
Burası, bilginin el üstünde tutulduğu bir ülke. Bu sayede beyin göçünü tersine çevirmeyi başarmışlar: "Giden beyinlerin geri dönmesi isteniyorsa, onlar için uygun ortam yaratılmalı” diyor Ilves. Bilginin özgür dolaşımından bahsederken konu Wikipedia’nın Türkiye’de yasaklı olmasına da geliyor: "İnsanların bilgiye ulaşmasını engellersen kendini ayağından vurmuş olursun...”
Estonya, Sovyetler Birliği’den bağımsızlığını 1991’de geri aldı ve hızla yükselişe geçti
Türkiye’den 2 bin dijital vatandaşımız var
Şu anda dünyada pek çok şey hâlâ kâğıt merkezli, fiziki olarak yapılıyor. Yani kâğıdın hüküm sürdüğü zamanlardaki gibi. Banka hesabı açmak isterseniz sadece kendi ülkenizde yapabilirsiniz çünkü sadece kendi devletiniz sizin kim olduğunuzu doğrular. Ama bugün bunun ötesine geçebilmeliyiz. 1 Aralık 2014’te başlattığımız e-vatandaşlık programı, insanları bulundukları coğrafyadan azat etti. Türkiye’den 2 bin, küresel olarak 50 bin dijital vatandaşımız var. Bu size AB üyesi bir ülkede şirket kurma imkânı tanıyor. e-vatandaşlık programı sayesinde Avrupa’ya, ABD’ye taşınmaya, orada iş kurmaya gerek yok. Dijital olarak taşınabilir, şirket kurabilirsiniz.
Herkes Silikon Vadisi’nin havalı olduğunu düşünüyor ama...
Son iki yıldır Silikon Vadisi’nin ortasında Palo Alto’da yaşayan Ilves, Facebook, Tesla, Apple, Google gibi teknoloji devlerinin merkez ofisleriyle çevrili. "Ama ülkede en küçük resmi iş için bile bir ofise gidip sıraya girerek saatlerce beklemem gerekiyor. Tıpkı 50 yıl önce olduğu gibi. ABD’de dijital hizmetler güvenli değil. Herkes Silikon Vadisi’nin çok havalı olduğunu düşünüyor. Ama orada yaşadığınızda dijital pek bir şey yapamıyorsunuz” diyor: "Dijitalleşmenin pek çok faydası var. Coğrafyanın, sınırların bir önemi kalmıyor. Bürokrasiyi ortadan kaldırıyorsunuz çünkü sistem paralel işliyor. İşleri halletmek, hızlandırmak için ödenen rüşvet ortadan kalkıyor, vergi toplamak kolaylaşıyor. Yaşlılar reçete için tekrar tekrar doktora gitmek zorunda kalmıyor. Her şey sistemde tanımlı.”
‘Baltık kaplanı’, Rusya ve Letonya’ya karadan, Finlandiya’ya denizden komşu.
Hiçbir sistem yüzde 100 güvenli değildir
Seçimleri dijital ortamda yapabilmek için elbette çok güvenli bir sistem kurmanız gerekiyor. Hack’lerin yüzde 80’i, sadece bir mail adresi ve tek şifreyle girilen sistemlerde oluyor. Estonya’da 2001’den beri iki faktörlü doğrulama sistemi kullanıyoruz. ABD Savunma Bakanlığı bile bu sisteme ancak 2013’te geçti. ABD Kongresi çalışanlarına verilen kimliğin üzerinde çip yerine bir çıkartma var. İtalyan Dışişleri Bakanlığı, Alman Parlamentosu, Dünya Anti-Doping Ajansı hep hack’lendi. Hiçbir sistem yüzde 100 güvenli değildir. Ama riski en aza indirmek kağıda dayalı sistemde değil, dijital sistemde mümkün. Yüzde 100 güvenlik için fişleri çekip telefon kullanmayı bırakmamız lazım.


Yorumlar
Uzm.Klinik Psk.Gülşah AKÇAY CİVRİZ